HASTALIKLAR

Depresyon, genellikle uzun süreli çökkün duygu durum, umutsuzluk, enerji ve ilgi kaybı ile kendini gösteren duygudurum bozukluğudur. Kişi günlük aktivitelerden zevk alamaz, uyku ve iştahında değişiklikler yaşayabilir ve odaklanma sorunları yaşayabilir. Depresyon, bireyin yaşam kalitesini önemli şekilde etkileyebilir ve uygun tedavi olmadığında işlevsellik kaybına ve intihar riskine yol açabilir. Depresyon belirtileri şu şekildedir:

 

  1. Duygudurum Değişiklikleri: Depresyon, sürekli olarak düşük, üzgün veya boş hissetme durumunu içerir. Kişi genellikle keyif almadığı şeylere ilgi göstermez ve normalde keyif aldığı aktivitelere karşı ilgisizdir.

 

  1. Enerji Kaybı: Depresyon genellikle enerji eksikliği, yorgunluk ve halsizlikle ilişkilidir. Kişi günlük aktiviteleri yapmakta zorlanır ve sürekli yorgun hisseder.

 

  1. Uyku Sorunları: Uykusuzluk veya aşırı uyuma gibi uyku sorunları depresyonun yaygın belirtilerindendir.

 

  1. İştah Değişiklikleri: Kişinin iştahında artış veya azalma görülebilir. Bazı kişiler aşırı yeme eğilimindeyken, diğerleri iştahlarını kaybedebilirler.

 

  1. Odaklanma Zorlukları: Depresyon, konsantrasyon eksikliği, karar verme zorluğu ve bellek sorunlarına neden olabilir.

 

  1. Düşük Benlik Algısı: Depresyonda olan kişi, kendisini değersiz, suçlu veya yetersiz hissedebilir. Olumsuz düşünceler ve düşük özsaygı sık görülür.

 

  1. Fiziksel Semptomlar: Depresyon genellikle baş ağrısı, sindirim sorunları, kas ağrıları ve diğer fiziksel rahatsızlıklarla ilişkilendirilir.

 

  1. İntihar Düşünceleri veya Davranışları: En ciddi durumlarda, depresyon intihar düşünceleri veya intihar girişimleriyle ilişkilendirilebilir.

 

Depresyon, belirtilerin şiddeti ve süresi açısından değişkenlik gösterebilir. Tanı koymak için belirtilerin en az iki hafta boyunca devam etmesi gerekir. Bu belirtiler, kişinin günlük işlevselliğini ciddi şekilde etkiler ve tıbbi tedavi gerektirebilir.

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), anksiyete bozuklukları olarak bilinen psikiyatrik tanı grubunun içinde yer alan bir bozukluktur. OKB, zaman alan, sıkıntı oluşturan, günlük işlevsellikte bozulmalara sebep olan tekrarlayan düşünceleri ve bu düşüncelerin oluşturduğu sıkıntıyı gidermek için yapılan tekrarlayıcı eylemleri içerir. Bu davranışlar genellikle zaman alır, kişinin yaşamını olumsuz etkiler ve kontrol dışı gibi hissettiren ritüellerdir. Birçok OKB türü vardır ama genel olarak OKB türleri şu şekildedir:

 

Bulaş Obsesyonu: Bulaş obsesyonunda kişi, mikroplardan veya zararlı maddelerden korkar ve bu maddelerin vücuduna veya çevresine bulaşmasından endişe duyar. Bu obsesyonlar, yoğun temizlik ve tekrarlayıcı davranışlarla kendini gösterebilir. Örneğin, sürekli olarak ellerini yıkamak veya belirli nesneleri temizlemek gibi. Bu obsesyonlar kişinin günlük yaşamını etkileyebilir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.

 

İstifçilik, Biriktirme Obsesyonu: İstifçilik obsesyonunda kişi, belirli nesneleri veya eşyaları atma konusunda aşırı endişe duyar ve bunları biriktirirler ve bu durum yaşam alanlarını düzensiz hale getirebilir. Bu obsesyon, kişinin günlük yaşamını etkileyebilir ve işlevselliğini olumsuz yönde etkileyebilir. Tedavi edilmezse, istifçilik obsesyonu evde veya işte güvenlik risklerine neden olabilir.

 

Düzenleme Obsesyonu: Bu obsesyon türünde kişi, belirli nesnelerin veya eşyaların düzenli olması konusunda aşırı endişe duyar ve sürekli olarak düzenleme ihtiyacı hisseder. Kişi, eşyalarını belli bir düzen içinde tutmak için sürekli olarak düzenleme, düzeltme veya simetrik olma ihtiyacı hisseder. Düzenleme obsesyonu, kişinin günlük yaşamını etkileyebilir ve zamanını fazla düzenleme içi harcamasına sebep olabilir. Tedavi edilmediğinde, bu obsesyon işlevselliği azaltabilir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.

 

Dini Obsesyon: Dini obsesyon türünde kişi, dinî inançları veya ritüelleriyle ilgili aşırı endişe duyar ve bu konularda sürekli olarak obsesif düşüncelere kapılır. Örneğin, günah işlediğini düşünme, ibadetleri eksik yapma veya tanrıya karşı saygısızlık yapma korkusu gibi düşünceler yaşarlar. Bu obsesyonlar genellikle kişinin günlük yaşamını olumsuz etkiler ve ritüel davranışlara yol açabilir. Tedavi edilmediğinde, dini obsesyonlar kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir ve normal aktivitelerini yapmasını engelleyebilir.

 

Cinsel Obsesyon: Cinsel obsesyon türünde kişi, sürekli olarak cinsel içerikli düşüncelere kapılır ve bu düşüncelerden kurtulamaz. Örneğin, sapıkça veya cinsel saldırı düşünceleri, kendi cinsel yönelimine dair korkular veya cinsel eylemlerle ilgili endişeler gibi tekrarlayıcı düşünceleri vardır. Bu obsesyonlar genellikle kişinin ruhsal ve duygusal sağlığını olumsuz etkiler ve yaşam kalitesini azaltır. Tedavi edilmediğinde, cinsel obsesyonlar kişinin günlük işlevselliğini ve ilişkilerini ciddi şekilde etkileyebilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB), aşırı ve sürekli bir endişe, kaygı ve gerginlik durumunu tanımlayan kronik bir zihinsel sağlık bozukluğudur. Bu endişe, belirli bir tehlike veya tehdit olmadığında bile ortaya çıkar ve kişinin günlük yaşamını etkileyebilir. YAB, genellikle uzun süreli bir durumdur ve belirtiler en az altı ay boyunca devam etmelidir. YAB’nin kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik, biyolojik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu rol oynar. Ayrıca stresli yaşam olayları, travma ve kimyasal dengesizlikler de anksiyete bozukluğunun ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir.

 

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Belirtileri:

 

  1. Sürekli Endişe ve Kaygı: YAB olan kişiler sürekli olarak belirli bir konu veya olay hakkında endişelenirler. Bu endişe, gerçekçi olmayan veya orantısız olabilir.

 

  1. Fiziksel Belirtiler: Anksiyete bozukluğu, vücutta bir dizi fiziksel belirtiye neden olabilir. Bunlar arasında kas gerginliği, titreme, terleme, baş ağrısı, mide bulantısı, nefes darlığı ve kalp çarpıntısı yer alır.

 

  1. Uykusuzluk ve Yorgunluk:YAB olan kişiler genellikle uyku sorunları yaşarlar. Uykusuzluk veya uykuya dalamama, sabahları dinlenmemiş hissetme gibi problemler sık görülür.

 

  1. Konsantrasyon Problemleri: Anksiyete, zihinsel odaklanmayı ve konsantrasyonu olumsuz yönde etkileyebilir. Bu da günlük aktiviteleri yapmayı zorlaştırabilir.

 

  1. Mükemmeliyetçilik: YAB olan kişiler genellikle aşırı mükemmeliyetçi olabilirler. Herhangi bir hata yapmaktan kaçınmaya çalışırlar ve sürekli olarak kendilerine yüksek standartlar belirlerler.

 

  1. Sürekli Beklenti: Anksiyete bozukluğu olan kişiler, sürekli olarak bir felaketin olacağı veya kötü bir şeyin başlarına geleceği beklentisi içindedirler.

 

Yaygın Anksiyete Bozukluğu, psikoterapi (konuşma terapisi) ve ilaçlar gibi çeşitli tedavi seçenekleri ile yönetilebilir. Psikoterapi, bireyin endişe ve kaygılarını anlamasına, baş etme becerilerini geliştirmesine ve olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmesine yardımcı olurken, ilaçlar belirtileri hafifletmeye yardımcı olabilir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), kişinin yaşadığı travmatik bir olayın ardından ortaya çıkan ciddi bir zihinsel sağlık bozukluğudur. Bu olaylar, savaş, doğal afetler, ciddi kaza veya şiddet içeren travmatik nitelikteki olayları içerebilir. TSSB, kişinin günlük yaşamını ve işlevselliğini olumsuz etkileyebilir. TSSB belirtileri şu şekildedir:

  1. Yeniden Yaşama (İntrüzyonlar): Travmatik olayların tekrar tekrar yaşanması, kabuslar, flashbacks veya anılar şeklinde ortaya çıkabilir.

 

  1. Kaçınma Davranışları: Kişi, travmatik olaylarla ilişkili yerlerden, kişilerden veya aktivitelerden kaçınabilir. Ayrıca, travma ile ilgili konuşmaktan veya düşünmekten kaçınabilirler.

 

  1. Artan Uyarılma: Kişi, sürekli olarak uyarılmış veya tetikte hissedebilir. Bu belirtiler arasında uykusuzluk, sinirlilik, huzursuzluk, kolayca korku ve endişe hissetme gibi durumlar yer alabilir.

 

 

TSSB tedavisinde bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (EMDR) gibi terapötik yaklaşımlar etkili olabilir. Bu terapiler, kişinin travmatik olaylarla baş etme becerilerini güçlendirmeyi, travma sonrası semptomları azaltmayı ve normal yaşamına geri dönmesini sağlamayı amaçlar. Ayrıca, TSSB olan kişilere destek gruplarına katılma, egzersiz yapma, sağlıklı bir yaşam tarzı benimseme ve uygun stres yönetimi tekniklerini öğrenme gibi destekleyici önlemler de önerilebilir.

Sosyal fobi, sosyal durumlarda aşırı endişe ve korku yaşayan bir kaygı bozukluğudur. Sosyal fobi olan kişiler, diğer insanlarla etkileşimde bulunmaktan veya sosyal etkinliklere katılmaktan korkarlar çünkü başkalarının kendilerini değerlendireceğini veya eleştireceğini düşünürler. Bu durum, genellikle sosyal ortamlarda ortaya çıkar ve kişinin işlevselliğini, sosyal ilişkilerini ve günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir.

 

Sosyal fobinin belirtileri:

 

– Diğer insanlarla konuşurken terleme, titreme veya kızarıklık gibi fiziksel belirtiler

– Sosyal durumlardan kaçınma veya bunlardan kaçınma girişimleri

– Sosyal etkinliklerden önce aşırı endişe ve korku

– Kendini sürekli olarak diğer insanlarla karşılaştırma veya eleştirme

– Sosyal durumlarda utanma veya aşağılanma korkusu

 

Sosyal fobi, bireyin işlevselliğini ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Tedavi seçenekleri arasında bilişsel davranışçı terapi, ilaçlar ve sosyal beceri eğitimi gibi yöntemler bulunur. Bu tedaviler, kişinin sosyal fobisiyle başa çıkmasına ve günlük yaşamında daha rahat etmesine yardımcı olabilir.

Yeme bozuklukları, beslenme alışkanlıklarını, duyguları ve düşünceleri etkileyen ciddi zihinsel sağlık sorunlarıdır. Genel olarak düşük benlik algısı sonucu ortaya çıkabilir. Yeme bozuklukları, genellikle yiyeceklerle ilişkili kontrol kaybı, aşırı yeme veya yetersiz beslenme gibi davranışlarla kendini gösterir ve fiziksel ve duygusal sağlığı olumsuz etkileyebilir. Yeme bozukluklarının gelişiminde genetik, biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörler etkili olabilir. Bu bozukluklar genellikle kişinin genetik yatkınlığı, aile geçmişi, kişilik özellikleri, medya etkisi, toplumsal baskılar, travmatik olaylar ve diğer psikososyal faktörlerle ilişkilidir.

 

 

Yeme Bozukluklarının Türleri:

 

  1. Anoreksiya Nervoza (Anoreksiya): Anoreksiya, genellikle aşırı kilo kaybı veya düşük vücut ağırlığı hedefleyen ve yiyecek alımını kısıtlayan bir yeme bozukluğudur. Anoreksiya olan kişiler genellikle vücutlarıyla ilgili aşırı endişe duyarlar ve kendilerini sürekli olarak şişman hissederler.
  2. Bulimia Nervoza (Bulimia): Bulimia, aşırı yeme nöbetleriyle karakterize edilen ve ardından kontrolsüz kilo verme girişimleri olarak bilinen tekrarlayıcı kusma veya aşırı egzersiz gibi davranışlarla kendini gösteren edilen bir yeme bozukluğudur.
  3. Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu (Binge Eating Disorder – BED): Tıkınırcasına yeme bozukluğu, tekrarlayıcı ve kontrolsüz aşırı yeme nöbetleriyle karakterizedir. BED olan kişiler genellikle utanç, suçluluk ve depresyon gibi duygular yaşarlar.
  4. Ortoreksiya: Ortoreksiya, aşırı sağlıklı veya “sağlıklı” yiyecekler tüketme takıntısıyla karakterizedir. Kişi, sağlıklı olmayan yiyeceklerden kaçınmak için aşırı çaba harcar ve bu nedenle sosyal ve işlevsel sorunlar yaşayabilir.

 

Yeme bozuklukları tedavi edilebilir ancak erken tanı ve uygun tedavi önemlidir. Tedavi genellikle bir multidisipliner yaklaşımı içerir ve bilişsel davranışçı terapi (BDT), psikoterapi, beslenme danışmanlığı ve bazen ilaçlar gibi yöntemleri içerir. Ayrıca, destek grupları ve aile terapisi de tedavi sürecine katkıda bulunabilir.

Cinsel işlev bozuklukları, cinsel uyarılma veya tatmin edici cinsel ilişki yaşama yeteneğini etkileyen çeşitli durumları kapsayan bir dizi rahatsızlıktır. Bu bozukluklar, fiziksel veya psikolojik faktörlerden kaynaklanabilir ve hem erkekleri hem de kadınları etkileyebilir. Cinsel işlev bozuklukları, sağlık sorunlarına ve kişisel ilişkilerde zorluklara yol açabilir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.

 

Cinsel İşlev Bozukluklarının Türleri:

 

  1. Ereksiyon Bozukluğu (Erektil Disfonksiyon): Ereksiyon bozukluğu, erkeklerin cinsel ilişki için yeterli bir ereksiyon elde edememe veya sürdürememe sorunudur. Bu durum genellikle fiziksel (kan dolaşımı sorunları, hormonal dengesizlikler vb.) veya psikolojik (stres, anksiyete, depresyon vb.) faktörlere bağlı olabilir.

 

  1. Cinsel İstek Bozuklukları: Cinsel istek bozuklukları, kişinin cinsel istek veya arzusunun azalması veya yokluğunu içerir. Bu bozukluklar, hormonal değişiklikler, depresyon, ilişki sorunları veya stres gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir.

 

  1. Orgazm Bozukluğu: Orgazm bozukluğu, orgazma ulaşma veya orgazm sırasında tatmin edici duyguların yaşanmasında güçlük çekme durumunu ifade eder. Hem erkeklerde (erken boşalma veya gecikmiş ejakülasyon) hem de kadınlarda (orgazm olamama veya gecikmiş orgazm) görülebilir.

 

  1. Ağrılı Cinsel İlişki (Dispareuni): Dispareuni, cinsel ilişki sırasında ağrı veya rahatsızlık hissetme durumudur. Bu durum, vajinal kuruluk, enfeksiyonlar, endometriozis veya psikolojik faktörlerden kaynaklanabilir.

 

Cinsel işlev bozuklukları tedavi edilebilir ve tedavi genellikle cinsel terapi, ilaçlar ve yaşam tarzı değişikliklerini içerir. Tedavi, altta yatan fiziksel veya psikolojik nedenlere odaklanarak semptomları azaltmaya ve cinsel sağlığı iyileştirmeye yöneliktir. Cinsel terapi, çiftler arasındaki iletişimi artırabilir ve cinsel sorunların çözümüne yardımcı olabilir.

Şizofreni, ciddi bir zihinsel sağlık bozukluğu olup, gerçeklikten kopma, düşünce bozuklukları ve duygulanım değişiklikleri gibi semptomları içeren karmaşık bir sendromdur. Bu bozukluk, genellikle 20’li veya 30’lu yaşlarda başlar ve kişinin işlevselliğini ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir. Şizofreni, karmaşık bir zihinsel sağlık bozukluğudur ve kişinin yaşamını ciddi şekilde etkileyebilir. Erken tanı ve uygun tedavi ile semptomların kontrol altına alınması ve kişinin işlevselliğinin iyileştirilmesi mümkündür. Ayrıca, şizofreni olan kişilere ve ailelerine destek ve eğitim sağlamak da önemlidir, böylece yaşam kalitesi artırılabilir ve toplumda kabul edilme sağlanabilir.

 

 

Şizofreni Belirtileri:

 

  1. Sanrılar: Gerçek olmayan inançlar veya düşünceler, genellikle kişinin kendisine veya çevresindeki insanlara zarar verebileceği veya onları kontrol edebileceği inancını içerir.

 

  1. Hallüsinasyonlar: Gerçek olmayan sesler, görüntüler veya duyumlar duyma deneyimi. Bu sesler genellikle kişinin kafasında duyulur ve dışsal bir kaynaktan gelmez.

 

  1. Düşünce Bozuklukları: Kişinin düşünce süreçlerindeki anormallikler, mantık dışı düşünceler, dilin anlaşılmaz veya karmakarışık olması gibi durumlar.

 

  1. Duygulanım Bozuklukları: Duygusal ifade ve tepkilerdeki anormallikler, duygusal donukluk veya aşırı duygusallık gibi durumlar.

 

  1. Sosyal İzolasyon: Kişinin sosyal ilişkilerinde geri çekilme eğilimi göstermesi, başkalarıyla ilişki kurmakta zorlanması.

 

 

Şizofreninin tam nedeni bilinmemekle birlikte, genetik, biyolojik, çevresel ve psikososyal faktörlerin bir araya gelmesinin rol oynadığı düşünülmektedir. Genetik yatkınlık, prenatal enfeksiyonlar, doğum komplikasyonları, çocuklukta travmatik deneyimler ve kimyasal dengesizlikler gibi faktörler, şizofreni riskini artırabilir.

 

Şizofreni tedavisi multidisipliner bir yaklaşımı gerektirir. Antipsikotik ilaçlar, semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir ve nüks riskini azaltabilir. Psikoterapi, bireyin hastalığıyla başa çıkma becerilerini geliştirmesine ve sosyal uyum sağlamasına yardımcı olabilir. Destekleyici hizmetler, rehabilitasyon programları ve destek grupları da önemlidir.

Uyku bozuklukları, uyku alışkanlıklarını, kalitesini veya zamanlamasını etkileyen çeşitli sağlık sorunlarını ifade eder. Uyku bozuklukları, genellikle kişinin günlük işlevselliğini, fiziksel sağlığını ve ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. İşte yaygın uyku bozukluklarının bazıları:

 

 

  1. İnsomnia (Uykusuzluk): İnsomnia, uyuyamama veya uyandıktan sonra tekrar uyuyamama sorununu içerir. Bu durum genellikle stres, endişe, depresyon, fiziksel rahatsızlıklar veya uyku hijyenine dikkat edilmemesi gibi nedenlerden kaynaklanır.

 

  1. Uyku Apnesi: Uyku apnesi, uyku sırasında solunumun durması veya ciddi şekilde azalmasıyla karakterizedir. Bu durum, horlama, yorgunluk, gündüz uykusuzluk ve diğer ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

 

  1. Narkolepsi: Narkolepsi, aniden ve istemsiz olarak uyuma nöbetlerinin görüldüğü bir uyku bozukluğudur. Kişi, gündüz boyunca aniden uykuya dalabilir ve hatta uyanıkken kas kontrolünü kaybedebilir.

 

  1. Huzursuz Bacak Sendromu: Huzursuz bacak sendromu, uyku öncesi veya uyku sırasında bacaklarda rahatsızlık hissiyle karakterizedir. Bu durum, kişinin dinlenmesini engelleyebilir ve uykusuzluğa neden olabilir.

 

 

Uyku bozuklukları tedavisi, bozukluğun türüne ve altında yatan nedenlere bağlı olarak değişir. Tedavi seçenekleri arasında yaşam tarzı değişiklikleri, uyku hijyeni eğitimi, bilişsel davranışçı terapi (BDT), ilaçlar ve uyku apnesi için CPAP (sürekli pozitif hava yolu basıncı) cihazları bulunur. Uyku bozuklukları, sağlığımızı ve yaşam kalitemizi önemli ölçüde etkileyebilecek ciddi sorunlardır. Bu bozuklukların belirtileri varsa veya uyku düzeninde belirgin bir değişiklik fark ediliyorsa, bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir. Erken tanı ve uygun tedavi ile, uyku bozuklukları yönetilebilir ve kişinin yaşam kalitesi artırılabilir.

Kişilik bozuklukları, kişinin düşünme tarzı, duygusal tepkileri, ilişki kurma biçimi ve davranışları üzerinde kalıcı ve esnek olmayan düşünceleri ve davranışlarının bulunduğu zihinsel sağlık sorunlarıdır. Bu bozuklukların oluşumunda genetik yatkınlık, bağlanma ve erken dönem çocukluk yaşantıları, travmatik olaylar, ailesel ve sosyokültürel faktörler etkilidir. Genellikle ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde başlarlar ve yaşam boyu devam ederler.

Kişilik Bozuklukları, a, b ve c kümesi olacak şekilde 3 kümeye ayrılır:

 

A Kümesi Kişilik Bozuklukları:

 

  1. Paranoid Kişilik Bozukluğu: Kişinin sürekli olarak başkalarının kötü niyetli veya tehlikeli olduğunu düşünmesi, şüphecilik, kıskançlık ve düşmanlık hissetmesiyle karakterizedir.

 

  1. Şizoid Kişilik Bozukluğu: Toplumdaki diğer kişilere karşı ilgisizlik, duygusal zayıflık ve uzun süreli ilişkilerin kurulamamasıyla belirginleşir. Hayal dünyaları geniştir ve genellikle yalnız olmaktan memnundurlar.

 

  1. Şizotipal Kişilik Bozukluğu: Kişiler arası ilişkilerde bozulma, şüphecilik ve batıl inançlarla karakterizedir. Tuhaf görünümleri ve olağanüstü düşünceleri olabilir.

 

B Kümesi Kişilik Bozuklukları:

 

  1. Antisosyal Kişilik Bozukluğu: Vicdan eksikliği, toplumsal normlara uymama, dolandırıcılık, zorbalık, mülke zarar verme, madde kullanma veya satma gibi davranışları olabilmektedir.

 

  1. Borderline Kişilik Bozukluğu: Genelde tutarsız davranışlar sergilerler. İlişkilerde sorun yaşayabilirler ve kendine zarar verme eğilimi gösterme eğilimi görülebilir.

 

  1. Histriyonik Kişilik Bozukluğu: Dikkat çekme eğilimi vardır. Dramatik ifadeler ve düşük toleranslı oldukları için öfke sorunları olabilir.

 

  1. Narsisistik Kişilik Bozukluğu: Sürekli takdir ihtiyacı duyarlar. Karşısındaki insanın duygusunu ve düşüncesini önemsemeyebilirler. İnsanlara üstün olduklarını düşündürebilirler fakat içlerinde kırılgan bir özgüven vardır.

 

 

 

C Kümesi Kişilik Bozuklukları:

 

  1. Çekingen Kişilik Bozukluğu: Eleştirilere karşı fazlaca hassa olabildikleri için sosyal ilişkilerde geri çekilme veya kaçınma görülebilir.

 

  1. Bağımlı Kişilik Bozukluğu: İlişkilerde fazla itaatkar olabilirler çünkü yalnız kalmaktan, ayrılıktan çekinirler. Onay alabilmek onlar için önemlidir.

 

  1. Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu: Katı kuralları vardır. Planlı, disiplinli görülebilirler. Sorumluluklarına fazlaca zaman ayırdıkları için sosyal ve aile hayatı etkilenebilir.

 

Kişilik bozukluklarının tedavisi genellikle uzun vadeli ve multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Bilişsel-davranışçı terapi, dialektik davranış terapisi, ilaçlar ve destekleyici terapiler gibi yöntemler kullanılabilir. Erken tanı, uygun tedavi ve destekleme önlemleriyle kişilerin yaşam kalitesi artırılabilir ve ilişkileri iyileştirilebilir. Ancak, tedavi süreci genellikle uzun ve zorlu olabilir, bu nedenle sabır ve destek önemlidir.

Bipolar bozukluk, kişinin duygudurumunda aşırı dalgalanmaların yaşandığı bir zihinsel sağlık bozukluğudur. Bu bozukluk, mani (aşırı yüksek ruh hali) ve depresyon (aşırı düşük ruh hali) dönemlerini içerir. Bipolar bozukluk, yaşamı önemli ölçüde etkileyebilir ve kişinin işlevselliğini, ilişkilerini ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.

 

 

  1. Bipolar I Bozukluk: Mani ataklarına sahip olan ve depresyon dönemleri yaşayan kişilerde teşhis edilir. Mani atakları genellikle şiddetlidir ve günlük yaşamı etkiler.

 

  1. Bipolar II Bozukluk: Bipolar II bozuklukta, depresyon dönemleri daha sık ve şiddetlidir, ancak mani yerine hipomani denilen daha hafif bir ruh hali yüksekliği yaşanır.

 

– Mani Dönemi: Aşırı enerji, hızlı konuşma, yüksek ruh hali, az ihtiyaç duyulan uyku, aşırı özgüven, riskli davranışlar gibi belirtiler görülür.

 

– Depresyon Dönemi: İntihar düşünceleri, umutsuzluk, halsizlik, uyku problemleri, ilgi kaybı, konsantrasyon güçlüğü, kilo değişiklikleri gibi belirtiler görülür.

 

 

Bipolar bozukluğun tedavisi, genellikle ilaçlar ve terapötik yaklaşımların bir kombinasyonunu içerir. Duygudurum dengeleyici ilaçlar, mani ve depresyon semptomlarını kontrol etmeye yardımcı olabilir. Terapötik yaklaşımlar arasında bilişsel-davranışçı terapi (BDT), psikoeğitim ve destekleyici terapi bulunur.

 

Bipolar bozukluk, yaşamı önemli ölçüde etkileyen bir zihinsel sağlık sorunudur. Ancak, uygun tedavi ve destekleme önlemleri ile semptomlar yönetilebilir ve yaşam kalitesi artırılabilir. Bipolar bozukluğu olan kişilerin tedaviye düzenli olarak devam etmeleri ve belirtilerle başa çıkma becerilerini geliştirmeleri önemlidir. Ayrıca, destekleyici bir sosyal çevre ve düzenli bir yaşam tarzı da iyileşme sürecinde önemli bir rol oynar.

Öfke kontrol bozukluğu, kişinin öfke ve öfke tepkilerini kontrol etmede güçlük çektiği bir zihinsel sağlık bozukluğudur. Bu bozukluk, kişinin günlük yaşamını ve ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir ve iş, okul ve sosyal etkileşim gibi alanlarda sorunlara yol açabilir. Öfke kontrol bozukluğunun altında yatan nedenler genellikle karmaşıktır ve birden fazla faktör etkili olabilir. Genetik yatkınlık, çocuklukta yaşanan travmatik olaylar, duygusal ihmal veya istismar, stresli yaşam olayları ve öfkeyle başa çıkma becerilerinin eksikliği gibi faktörler öfke kontrol bozukluğunun gelişiminde rol oynayabilir.

 

 

 

Öfke Kontrol Bozukluğunun Belirtileri:

 

  1. Sık Patlayıcı Öfke Nöbetleri:Kişi, küçük sorunlar veya hayal kırıklıklarıyla bile aşırı öfke patlamaları yaşayabilir. Bu patlamalar genellikle kontrol dışında gerçekleşir ve kişinin çevresine zarar verme veya malzemeleri kırma gibi davranışlar sergilemesine neden olabilir.

 

  1. İntihar Düşünceleri veya Davranışları: Öfke patlamalarının ardından kişi kendine zarar verme düşünceleri veya intihar girişimleri yaşayabilir.

 

  1. Sürekli İntikam Düşünceleri: Kişi öfkesine neden olan kişilere veya durumlara karşı sürekli intikam düşünceleri besleyebilir ve bu düşüncelerin peşinden gitme eğiliminde olabilir.

 

  1. Duygusal Yoksunluk: Öfke patlamalarının ardından kişi kendini suçlu veya utanmış hissedebilir ve duygusal olarak boşluk içinde hissedebilir.

 

 

Öfke kontrol bozukluğu tedavisi genellikle terapötik yaklaşımları içerir. Bilişsel-davranışçı terapi (BDT), öfke yönetimi becerilerini öğretmek ve olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmek için etkili bir yöntemdir. Ayrıca, stres yönetimi, ilişki becerileri eğitimi ve duygusal düzenleme becerileri geliştirme gibi destekleyici terapiler de faydalı olabilir. Bazı durumlarda, ilaçlar da öfke kontrolünü yönetmeye yardımcı olabilir.

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik gibi semptomları olan bir nörogelişimsel bozukluktur. Bu bozukluk, çocukluk döneminden başlayıp yetişkinlik döneminde belirtiler devam edebilir. DEHB’nin tam nedeni bilinmemekle birlikte, genetik, çevresel ve nörolojik faktörlerin etkilediği düşünülmektedir. Genetik yatkınlık, prenatal etkiler, beyin kimyasındaki değişiklikler ve çevresel stres faktörleri DEHB’nin gelişiminde rol oynayabilir. DEHB olan bireylerin işlevselliğini etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlar arasında, bireyin yaş ve cinsiyeti, DEHB semptomlarının şiddeti, eşlik eden diğer psikiyatrik bozukluklar, aile desteği ve uygun tedaviye erişim gibi faktörler yer alır. DEHB, yaşamı etkileyen önemli bir nörogelişimsel bozukluktur. Ancak, erken tanı ve uygun tedavi ile semptomlar yönetilebilir ve bireyin işlevselliği artırılabilir. Ayrıca, DEHB olan bireylerin ve ailelerinin eğitilmesi ve desteklenmesi önemlidir. Böylece, günlük yaşamda başa çıkma becerileri geliştirilebilir ve yaşam kalitesi artırılabilir.

 

 

DEHB Belirtileri:

 

– Dikkat Eksikliği: Dikkatini sürdürmede zorluk, detaylara dikkat etmeme, işleri tamamlamada güçlük, organizasyon problemleri.

 

– Hiperaktivite: Duramama, yerinde oturamama, sürekli hareket etme, huzursuzluk.

 

– Dürtüsellik: Kararları düşünmeden hareket etme, beklememe, konuşmada düşüncesizlik.

 

 

DEHB tedavisi genellikle bir kombinasyon yaklaşımı gerektirir. İlaçlar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite semptomlarını kontrol etmede etkili olabilir. Davranış terapileri, özellikle eğitim ve aile tabanlı terapiler, DEHB semptomları ile başa çıkmak için pratik beceriler öğretmeye yardımcı olabilir.